Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Mağdurlar İçin Adalet Topluluğu’nun hazırladığı “2. Yılında OHAL’in Toplumsal Maliyetleri Raporu”nun sonuçlarını Taksim Hill’de düzenlenen basın toplantısında paylaştı.
Adıyaman Üniversitesi’nden ihraç edilen Doç. Dr. Bayram Erzurumluoğlu’nun başkanlığında hazırlanan 993 sayfalık raporda, Türkiye’nin bütün illerinden 3589, yurt dışından 187 olmak üzere toplam 3776 katılımcı ile yapılan görüşmelere yer veriliyor.
Raporda görüşülen kişiler ise Olağanüstü Hal’in (OHAL) doğrudan mağdurları, dolaylı mağdurları ve OHAL koşullarından yaşamları/yaşam tarzları etkilenen kişiler olmak üzere alt gruplara ayrılıyor.
Gergerlioğlu’nun söylediğine göre, raporda elde edilen veriler ışığında, OHAL mağduru olanların ruh dünyasında üç önemli bulgu açığa çıkmış durumda: Şok hali, güvensizlik/paranoyaya varan şüphecilik ve öğrenilmiş çaresizlik.
Gergerlioğlu: OHAL felaketi nesli tehdit ediyor
Raporun sunumuna geçmeden önce OHAL ve toplumsal sonuçlarına ilişkin konuşan Gergerlioğlu Adalet Bakanının bu raporu okuduğu takdirde istifa etmesi gerektiğini söyleyerek şu ifadelere yer verdi:
“Raporu hazırlarken ruhumuzun ağırlaştığı, bedenimizin yer çöktüğü anlar oldu. Çünkü çok duygulu, insanı çok derinden sarsan ifadeler vardı. İnsanların iki yıl boyunca yaşayıp gördüklerini bütün ayrıntısıyla anlattı.
“Ancak etkileri hala bitmeyen OHAL ve KHK’lar bu toplumda yaşayan insanları derinden sarsmaya devam ediyor ve etkileri dalga dalga yayılıyor. KHK ve OHAL felaketi, nesli tehdit ederek maddi ve manevi boyutlarıyla büyük sıkıntılara neden olurken ekonomik, sosyal, siyasal, bilimsel anlamda da negatif sonuçlarıyla topluma yansıyor.”
OHAL ve soruşturmalar
Sunumunu Bayram Erzurumluoğlu’nun yaptığı rapordan öne çıkan sonuçlar şöyle:
* KHK/OHAL ile işlerinden atılan kişilerin yüzde 99,64’ü, 15 Temmuz 2016 sonrasında muhatap oldukları adli veya cezai soruşturmalardan hiçbirisine 15 Temmuz 2016 öncesinde muhatap olmamış kişiler. Yani, 15 Temmuz sonrası mağdurlar aleyhine açılan idari/adli soruşturmaların tamamına yakını konjonktürel ve geçmişle bir bağı veya temeli bulunmayan soruşturmalar.
* Bir diğer veri ise KHK ile ihraç edilenlerin yüzde 70’i hakkında hiçbir şekilde soruşturma açılmamış olması.
OHAL ve masumiyet karinesi
* Modern/Pozitif hukukun “Masumiyet karinesi” prensibi OHAL/KHK mağdurları için işletilmedi ve mağdurlar, “Kendi masumiyetlerini ispat” zorunda bırakıldı.
* Suçlu olduklarını kabul etmeyenlerin birçoğu, “suçunu/suçluluğunu gizleme”, “inkâr etme” veya “örgütsel davranış” sergilemekle dahi itham edildi, daha şiddetli baskı ve muamelelere maruz bırakıldı.
OHAL ve yargılama süreçleri
* OHAL ülkeyi birincil ve ikincil mağdurları açısından “kapalı ve/veya açık bir hapishane”ye veya mega bir “toplama kampına” dönüştürdü. OHAL yargılamaları adil bir şekilde yapılmadı. Cadı avları ve cadı yargılamaları ile meşhur, Orta çağ Avrupası, Engizisyon uygulamalarına benzer yargılama yaklaşımlarının sergilendi.
* Mağdurlar işledikleri iddia edilen suçlardan bireysel olarak suçlanmak ve bireysel olarak cezalandırılmak yerine aileleri ve/veya akrabaları ile birlikte “Toplu hedef gösterilme, toplu hedef alınma, toplu suçlanma ve toplu cezalandırma” uygulamalarına da maruz bırakıldı.
* OHAL ve devamındaki süreçte, mağdurların ve yakınlarının hukuk, güvencesi, iş güvencesi ellerinden alındı. Çalışma ve yurtdışı yasakları ile de açlığa mahkum edildiler.
OHAL ve “açlığa mahkumiyet”
* OHAL’de “gözaltı ve/veya tutukluluk” deneyimi yaşayanlarla ilgili olarak elde edilen veriler, kendilerine, gözaltında ve/veya hapishanelerde, “Sistematik işkence” uygulandığı yönünde. Ayrıca, tutukluların önemli bir kısmı yakınlarının ikamet ettikleri yerlerden, yüzlerce kilometre uzakta tutuldu. Bu durum, ailelere yarattığı ilave maddi külfetler yanında, çok sayıda trafik kazası veya kaza atlatma olaylarının da yaşanmasına sebep oldu.
* Belirli bir süre gözaltı ve/veya tutukluluk yaşadıktan sonra denetimli veya denetimsiz olarak serbest bırakılan mağdurlar veya takipsizlik alan mağdurlardan birçoğu için “Sivil ölüm”, “Sosyal güvencesizlik” ve “Açlığa mahkumiyet” uygulamaları da devam ettirildi. Bu uygulamaların devamında birçoğunun aile üyeleri ve akrabaları da işe alımlarda veya mesleki yeterlilik belgelerinin verilmesinde, “güvenlik soruşturması”, “mülakat” gibi uygulamalarla mağdur edilerek bireysel suç ve bireysel ceza uygulamaları yerine, aileleri ile birlikte, “toplu suç ve toplu cezalandırma” uygulama ve yöntemlerine maruz bırakıldı.
OHAL’de sağlık
* OHAL/KHK mağdurlarının, dayanma, ayakta kalma veya hayatta kalma güç ve yetileri her geçen gün zayıfladı ve bu sebeple, yaşadıkları ağır mağduriyetlerin getirdiği travmalara dayanamayan çok sayıda birincil veya ikincil mağdurlar intihar etti, yeni hastalıklara yakalandı veya yeniden nükseden, ağırlaşan hastalıkları sebebi ile zarar gördü veya vefat etti.
* OHAL /KHK süreçleri mağdurların, aile-içi ve yakın akrabalık ilişkilerine de önemli zararlar vermenin yanında; komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerine de çok büyük zararlar verdi. Bu sebeple, mağdur ailelerin birçoğu bulundukları mekanlardan taşınmak zorunda kaldı. Yaşanan huzursuzluk neticesinde bölünme ve boşanmalar da ciddi oranlarda arttı.
OHAL ve çocuklar
* 5275 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”un “Hamile, yeni doğum yapmış veya bebekli kadınlar” hakkındaki hükümlerinin OHAL’de ve sonrasında, OHAL mağdurlarına, “terör örgütüne üye oldukları” iddiası ile uygulanmadı ve böylece hem annelerin hem de bebeklerin veya çocukların hukuki ve insani hakları ihlal edildi.
OHAL ve ekonomi
* KHK/OHAL mağdurlarının çok önemli bir kısmı ‘eğitim sektörü’nde çalışan öğretmenler ve akademisyenlerden oluştu. Sağlık sektöründe çalışan doktorlar, hemşireler ve diğer kamu hizmeti alanlarında çalışan tüm memurlar haksız ve kötü muameleler gördü. Ülkenin, ekonomisi, üretimi, rekabeti, eğitimi, bilimi, güvenliği ve sağlığı telafisi imkansız zararlar aldı.
* Yüksekokul ve üzeri okul mezunlarının Türkiye ortalaması yüzde 17 iken OHAL mağdurlarının yüzde 98,7’si yüksekokul ve üzeri okullardan, yüzde 25’i de yüksek lisans ve doktora mezunu. Rapora göre, bu kişilere “Türkiye dışına çıkma fırsatı verilse”, yüzde 83,9’unun, yabancı bir ülkeye gitmek ve orada yaşamak istiyor.
OHAL ve eğitim
* OHAL uygulamalarının yüksek eğitimli kesimler arasına getirdiği moral ve motivasyon kaybı nedeniyle artık dünya sıralamalarında ilk 300’e girebilen bir tane bile üniversite kalmadığı gibi Türkiye kaynaklı tıp, mühendislik, fen bilimleri, sosyal bilimler vb. alanlarındaki tüm akademik çıktılar yüzde 30’a varan oranlarda azaldı.
OHAL İnceleme Komisyonu ne denli işlevli?
* Mağdurların büyük çoğunluğunun, ihlal edilen haklarına, hukuki yollarla yeniden kavuşabilmeleri için, kendilerine, kullanmaları gereken tek yol/köprü olarak gösterilen “OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu” kendilerine yapılan başvurularda, hukuki/objektif kriterler kullanmaktan ziyade siyasi iktidarca belirlenen “siyasi kriterleri” kullanarak, mağdurların, mağduriyetlerini uzattı ve onların daha uzun süreli mağduriyetler yaşamasına aracılık etti.
“Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü”
Raporun sonuç kısmında OHAL ve devamındaki uygulamaların sivil toplumda ve modern hukukta karşılığı olmadığı belirtilerek şu önerilere yer veriliyor:
“Çağdaş hukukta ve sivil toplumda desteği olmayan ‘OHAL mirası ve zihniyeti’ uygulamalarından bir an önce vazgeçilerek, ülkenin huzuru, refahı, barışı ve güvenliği açısından ‘Hukuk Devleti’ sistemine geçilmesi bir zorunluluktur.
“Türkiye’de ve dünyada üstünlerin hukukunun değil, hukukun üstünlüğünün geçerli ve yürürlükte olduğu, hak, hukuk ve adaletin hâkim olduğu günlerin bir an önce gelmesi temel umut ve dileğimizdir.”
Açıklamaya katılanlar
Açıklamaya aralarında yazar Oya Baydar, gazeteci-yazar Aydın Engin, KHK ile ihraç edilen sosyolog Veli Saçılık, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, siyasetçi Ufuk Uras, HDP Milletvekili Hüda Kaya’nın da bulunduğu çok sayıda insan hakları savunucusu katıldı.
Raporu indir: