Üçüncü Yılında OHAL’in Getirdiği Toplumsal Maliyetler raporu tamamlandı. Rapordaki veriler ilk olarak Ahval’de yayınlanıyor. Rapor HDP’li milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu öncülüğünde bir grup KHK’li akademisyen tarafından hazırlanıyor. Daha önce iki rapor hazırlayan ekip, her yıl gönüllü katılım usulüyle KHK’li ve KHK’li yakınlarıyla online görüşmeler üzerinden raporunu oluşturuyor. Rapor geride bırakılan bir yılda KHK ve OHAL mağduriyetini verilendirme amacını taşıyor.
Bu yılki araştırmaya katılan kişi sayısı 3 bin 221. Araştırmaya göre; katılımcıların yüzde 83,2’si OHAL veya KHK mağduru, yüzde 10’u mağdur yakını. Yüzde 76,3’ü erkek, yüzde 23,7’si kadından olan oluşan katılımcıların yüzde 81,5’si evli.
Araştırmaya katılanların yüzde 23,1’i kendisini muhafazakâr, yüzde 21,7’si demokrat, yüzde 13,5’i sosyal demokrat, yüzde 6,7’si liberal demokrat, yüzde 1,9’u İslamcı, yüzde 6,7’si milliyetçi olarak niteliyor.
OHAL ve KHK mağdurlarının yüzde 15,5’i terör örgütü üyeliğinden, yüzde 13,2’si bylock kullanma iddiasından, yüzde 10,5’i Bank Asya’da hesap sahibi olmaktan, yüzde 4,7’si darbeye teşebbüsten yargılandığını belirtmiş.
Rapora göre, KHK’lilerin ve KHK’li yakınlarının yüde 20,4’ü geride bıraktığımız üç yılda intiharı düşündü ya da intihar girişiminde bulundu. 2 bin 850 kişinin yanıtladığı soruya göre, yüzde 15,8 ise ‘kısmen’ intiharı düşündüğünü belirtti.
Ancak KHK ve OHAL süreçlerinin yarattığı ve kamuoyunun bilmediği en önemli detay ise, araştırmada can acıtıcı bir şekilde ortaya çıkmış. Buna göre, pek çok KHK’linin çocuğu intihar etmiş ya da girişiminde bulunmuş.
Z.T. bir anne, kızının intihar girişimini şöyle anlatıyor:
“Büyük kızım iki kere intihara kalkıştı, okulu bıraktı, psikiyatrik tedavi için bir ay hastanede yattı. Küçük kızımın okul başarısı düştü. Tamamen içine kapandı. Sosyal çevre edinemedi.”
Adı gizli tutulan bir baba sözlerini şöyle sürdürüyor:
“İki yıl hapiste kaldım. Çocuklarım çok ciddi psikolojik rahatsızlık geçirdi. Şu an 12 yaşında olan büyük oğlum iki defa intihar girişiminde bulundu. Altı yaşındaki küçük oğlum ise ciddi sinir krizleri yaşıyor. Ben sekiz ay önce tahliye oldum. Çocuklarımın durumunda düzelme vardı, beş gün önce anneleri tutuklandı. Aynı psikolojik sıkıntıları tekrar yaşamalarından endişe ediyorum.”
14 yaşında ve sekizinci sınıf öğrencisi olan kızının KHK sürecinden nasıl etkilendiğini de bir başka annenin, D.Ç’nin anlatımlarıyla öğrenelim:
“Kızım çok bunalıp okula gitmek istemedi. Kimseyi görmek istemiyordu. Sekizinci sınıftaydı ve bütün bir yıl doğru düzgün okula gönderemedim, gidip okulda hocalarıyla konuştum ve öğretmen kurul kararıyla kızımı geçirdiler. Doğal olarak liseye geçiş sınavına da hazırlanmadı. Sorunları için yardım aldık. Çocuk psikiyatrına götürdüm, iki buçuk yıldır ilaç kullanıyor. İlk zamanlar ilaç içerek intihar etmeye kalktı. Daha sonra konuşup yardım alarak biraz düzeldi. Çocuklarımın hepsinde ya işinizi sorarlarsa ne diyeceğiz korkusu vardı. Kızım bunları yaşamamak için okula gitmek istemedi. Okul vakti geldiğinde tuvalete giriyor karnının ağrıdığını ve rahatsız olduğunu söylüyordu. Hatta kusuyordu. Onun sağlığının daha önemli olduğuna karar verip çok önem verdiğim eğitimini arka plana ittim.”
Darbeyi yapanlara ve sonrasındaki işlemleri hak hukuk gözetmeden yürütenlere çok kızgın olduğunu söyleyen D.Ç., “Benim ve çocuklarımın haklarını gasp etmeleri bir tarafa çocuklarımın hayallerini de çaldılar. Hiçbir şey ama hiçbir şey 13-14 yaşının hayallerini ve ülkelerine olan güveni çocuklarıma geri veremez” diye konuşuyor.
Kızı 13 yaşındayken işten atılan bir baba olan Ö.D. ise araştırmada verdiği yanıtlarda, yaşadıkları dramı şu sözlerle aktarıyor:
“O tarihte 13 yaşında olan kızım anlamlandıramadığı olaylar zinciri içerisinde kaldı. Suç işlemediğini bildiği ve temiz bir hayat yaşadığına inandığı ebeveyni işten çıkarılmış, polislerin evimize gelme korkusuyla psikolojik sorunlar yaşamaya başladı. 15 yaşında ilaç alıp intihar etmeye kalktı. Neden sorusunu soruyor üç yıldır. Şu anda kızım ve annesi, annesinin ailesinin yanında; ben ise kendi ailemin yanında kalıyoruz.”
Eski bir öğretmen olan A.G. ise uzun yıllar iş bulamadığını ve şimdi bir yakının lokantasında garsonluk yapmak zorunda olduğunu belirterek, sözü çocuklarına getiriyor:
“Kızım dört defa intihara teşebbüs etti. İyileştirmek için ciddi paralar ödemek zorunda kaldım. Ortanca hiçbir arkadaşına ihracı bile söylememeyi seçti. Küçük olan ise, babam gitti sen de gidersin diye okula bile alışamadı.”
Bunlar KHK’lilerin çocuklarının yaşadığı intihar halleri. Bir de bizzat KHK’lilerin intiharla iç içe yaşamları var ki aradan geçen üç yıl bu duygulu neredeyse hiç azaltmamış. Onlardan biri engelli bir yurttaş olan Ç.E. Şöyle anlatıyor:
“Engelli biriyim üç çocuğum var ikisi okuyor. Ekonomik sıkıntımı tarif edemem. Eşimin ailesi eşime biz sana sakatla evlenme o sana bakamaz dedikte sonra, zaten ktü olan psikolojim yerle bir oldu. İntihar etmek için nalburdan ip aldım fakat küçük kızım beni çok seviyor son anda vazgeçtim. Fiziki olarak hiç bir yerde iş bulamıyorum. Yüzde 65 engelli raporumu SGK yüzde 37 ye düşürerek emekliğimi de izin vermedi, benzin istasyonlarında tuvalet temizliği yaptım, simit sattım ama ayaklarım beni taşımıyor. Kendimi vebalı gibi hissediyorum.”
“Tek isteğim ölmek” diye sonlandırdığı sözlerine başlayan K.G. de yaşadıklarını şöyle aktarıyor:
“Ben hiçbir zaman hiçbir cemaat ya da tarikatı desteklemedim, sevmedim. Bulunduğum şartlar itibari ile yolum bir şekilde malum yapı ile kesişti. Günümüz dava süreçlerinde yapılan yargılamaların büyük bir çoğunluğu yanlış yürütülüyor. Bir yapı içerisinde herkesi bütün suçlardan dolayı yükümlü tutmak en büyük yanlış. Kesinlikle darbeye bilerek, isteyerek katılan, soruları alan, veren verilmesine /alınmasına göz yuman, görevi esnasında görevin gerektirmediği kanuni ve vicdani olmayan eylemleri yapan /yaptıran kişilerin cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum. Şuan tam tersi olduğu için kendi emeğimle elde ettiğim işim, itibarım, şeref ve onurum yerle bir edildi. Geleceğe dair en ufak bir plan yapamıyorum. Az da olsa kalan bir dini inancım var olmasa idi kesinlikle intihar ederdim. Tek isteğim ve temennim ölmek.”
Eski bir özel harekât polis olan U.Ş. ise arazide operasyondayken KHK’li olmuş ve hayatında ilk kez intiharı o zaman düşündüğünü anlatıyor:
“Sık sık operasyona çıktım, farklı illere çatışmaya girdim, taciz yedim lakin başka bir operasyonda iken arazideki yedinci günümde gece dış kalekola çekildim. Gündüz de gözaltına alındım. Vatanım için can alıp can vermeye hazır iken, terörist yaftası yedim. İntiharı da hayatımda ilk o zaman düşündüm. Adaletin A’sı kalmamış, herkes siyasilerin ağzına bakar olmuş, kendini düşünür olmuş, biz ne zaman bu hale geldik.”
“Yüksek yerlerden kaçıyorum, kendime hakim olamazsam diye. Eşime ait silahın varlığını unutmaya çalışıyorum” diyor KHK’li bir kadın olan Emine T. ve açıkça intihar fikrini aklından çıkaramadığını sözlerinin devamında şu cümlelerle ifade ediyor:
“Ailem çok emek ve zahmetle okuttu beni. Tam benim adıma huzura kavuştukları bir anda, emeklerinin kızlarıyla birlikte suratlarına çarpılması onlarda derin üzüntü tabi ki yaşattı. Bendeki izlerini etkilerini hiçbir şekilde yazıya dökmem mümkün değil. Son zamanlarda gücümün tükendiğini ve devam edemeyeceğini hissettiğim, yardıma ihtiyacım olduğunu düşündüğüm anları çokça yaşıyorum. Özellikle öfke patlamalarıma, ani ağlama krizlerine çocuğumun şahit olduğu zamanlarda. İntihar düşüncesi tabi ki geliyor insanın aklına, o düşüncenin üstünde çok durmamaya çalışıyorum. Yüksek yerlerden kaçıyorum kendime hâkim olamazsam diye. Eşime ait silahın varlığını unutmaya çalışıyorum. Profesyonel destek alma şansım yok maalesef. Kendi kendimin doktoru oluyorum, bazen ailemi ben teskin ve teselli ediyorum. Eşim ve onun ailesi ise bu durumu anlayacak kapasiteye sahip değiller. Finiş çizgisini görebilecek miyim bilmiyorum ama çabalıyorum.”
Her sabah uyandığında adaletin gelmeyeceği düşüncesiyle beş dakika boyunca intihar etme isteğiyle mücadele ettiğini söyleyen Feyyaz K. ise sözlerini “Keşke idam olsaydı da haksız yere bir kere asılsaydım. OHAL KHK’si ile bizi her gün bin kez öldürüyorlar” diyor ve devam ediyor:
“Kuru yaş denmeden çoğunluğa çok ama çok ağır zulmedildi. Mesela her şeye kanabilecek ya da her yöne yönlendirilebilecek yaşta olan lise öğrencilerine çok ama çok ağır cezalar verildi (müebbet hapis gibi). Bakanlar ve çevresi cezalandırılmazken sıradan Anadolu çocuğuna çok büyük zulmedildi. Sağır ve dilsiz bir toplum inşa edildi. Ülke güllük gülistanlık zannedilirken biraz cesareti olanlar hapishanelerdeki kötü şartlardan coplanmalardan, tacizlerden, intiharlardan haberi oldu. Haber almak ve haber vermek gibi basit bir iş artık işimi kaybederim ya da hapse girerim korkusunun aşılmasına bağlandı. Sosyal medyada çok ilgili değilseniz bu zulümlerden haberdar olamıyorsunuz. Sosyal medyada gerçek kimliğinizle olanları kınamak bir kenara basit bir tweet dahi atamıyorsunuz.”