* Milletvekili Sayin Gergerlioğlu’nun Eskişehir KHK Platformu açılışındaki konuşmasından yazıya dökülmüştür. (7 Temmuz 2019)

Hepimizin bildiği hadise. Yüz binlerce insan. Kademe kademe. Kimi gece 50 bin kişi, kimi gece 10 bin kişi, kimi gece 20 bin kişi ihraç edilerek; adeta arenalarda aslanların önüne atılan kurbanlar oldu, KHK’lılar. Sadece devlet görevinden ihraç edilmekle kalınmadı; özel sektörde de iş verilmedi, verilmiyor hala. İŞKUR’un iş ve kurs programlarına katılamıyorlar. Bankalarda işlem yapamıyorlar. Hesap açamıyorlar. Kredi alamıyorlar. Tapuya gidiyor, mal satamıyor. Zaten malına el konulan bir sürü insan var. Tapuda şahit bile olamıyorlar. KHK’lı diye sosyal yardımlaşmadan yardım alamıyor. Hatta yakını KHK’lı diye bakım parası alamıyor. Böyle binlerce örneği hep takip ettik.

Daha çok onların başına geldiğini görüyorduk. Ama ikinci yıl raporlarımız da; KHK’lıların başına gelenlerin, OHAL mağdurlarının başına gelenlerin, aslında tüm Türkiye’nin başına gelen musibetler olduğunu görmeye başladık. Bundan tüm Türkiye etkileniyor. Toplum etkileniyor. Toplumun ekonomisi, sosyolojisi, bilimi ve tüm anlayışları etkileniyor. Toplumsal bir çöküntüye yol açmaya başlamıştı. OHAL’in zararları, herkesin sandığı gibi, bireysel Ahmet’i Mehmet’i Hasan’ı bulan bir özellikte değildi. Tüm toplumu iyice çürüten bir yere ulaşmıştı. Zaten bunun sonuçlarını görüyoruz. Şu anda toplumda çok büyük sıkıntılar var.

Sadece KHK’lılar intihar etmiyor artık. Toplumun her kesiminde intihar var. Ekonomi felaket. Dün bir takım gerekçelerle KHK’ları gerekli bulanlar, kendi başlarına gelince, neyin ne olduğunu görmeye başladılar. KHK platformlarını Türkiye’nin kurtuluşu olarak görüyoruz.

Türkiye’de çok farklı kesimler ve önemli kutuplaşmalar var. Hepimiz iyi biliyoruz. Çok önemli kutuplaşmalar var ve kutuplaşmayı besleyen bir anlayış var. Bu kutuplaşma herkeste de var. Herkeste bir ön yargı, nefret iklimi, dışlama anlayışı, ötekileştirme anlayışı var. Bunu hepimiz kabul etmek durumundayız. Bu toplumun böyle gitmeyeceğini hepimiz bilmek zorundayız. KHK’lar aslında vesile olacak ve toplumun kurtuluşunu sağlayacak. Biz sorunluyuz da diğerleri sorunlu değil diye bir şey yok. Toplumun her tarafında hastalık var.

Toplumun hastalıkları; bencillik yaparak, karşısındakini ötekileştirerek çözülemez. Bizler, farklı olanın sorunlarına eğilmeli ve insan haklarının hepsini beraber sahiplenmeliyiz. Bunu çok net bir şekilde görmeliyiz. Ben bunu birçok örnekle gördüm. Polis arkadaşlar, eski askerler bana şahsen çok öz eleştiride bulundular. Dün ötekileştirdiği insanları bugün anladığını söyleyen çok polisler, askerler biliyorum. Başına geldiği zaman insanlar, bazı şeyleri çok iyi anlıyor. “Toplumsal bir dışlama neymiş?” o zaman çok iyi anlaşılıyor.

Bizim şu anda yapmamız gereken, bu platform çalışmaları vasıtasıyla, topluma insan haklarını anlatmaktır. İnsan hakları açısından bir yere geldiğimizi görüyorum. KHK’lılar bilhassa bu öz eleştirileri çok yapıyor. Türkiye’nin dört bir tarafında dolaşıyorum ve o yüzden rahatlıkla söylüyorum. Türkiye’de, yeni bir insan hakları hareketini oluşturmaya aday, en çok hak eden ve bunu yapabilecek kesim KHK ile ihraç edilenlerdir. Birçok insan hakları derneğimiz de var ama çoğu statiktir. Önemli olan bunları dinamik hale getirebilmek. KHK’lılar da, bu üç buçuk yıllık hayat tecrübesi ile, çok önemli şeyler edindiler. Dün ötekileştirdiklerini ötekileştirmemeleri gerektiğini; insan hakları anlayışını, demokrasiyi, eşitliği, adalet talebini; hakim olduğu zaman zayıf olana kötü muamele yapmaması gerektiğini; adil yargılanma ve yaşam hakkının ne kadar kutsal olduğunu; düşünce, din ve vicdan özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu çok yakinen gördüler. Çünkü hayatlarında çok tecrübe ettiler.

20’ye yakın ilde şu anda KHK platformları var. Gayet iyi çalışmalar sergiliyorlar. Gerçekten de kök söktürüyorlar zalimlere karşı. En az bir yıl oldu. KHK platformları önemli çalışmalar yapıyor. Bugünün önemli medyası olan sosyal medya da, haftada iki kez hashtag etkinlikleri yapılıyor. Her bir ilin katılması çok büyük bir kuvvet oluyor. Tespihin dağılan taneleri gibi, sağda solda yüz binlerce tane vardı. Şimdi o taneler yan yana gelip bir tespih oluşturuyor. Bir insan hakları perspektifi oluşturuyor ve çok güzel şeyler üretiliyor. Biz bunu gördük ve görmeye devam ediyoruz.

Ben şahsen ümitsiz olsam, üç buçuk yıldır bu konuda gayret sarf etmezdim. Her zaman ümidin olduğunu düşündüğüm için, elimden gelen her şeyi yapmaya çalıştım. Zaman haklı çıkardı beni. Bir çok ilde topluluklara konuşuyoruz ve harekete geçiriyoruz. Daha da fazlası olacak inşallah. Hiç ümitsiz olmayın. Bu kara günler geçecek. Ama bizim gayretimizle. Gökten zembille inmeyecek. Ne kazanırsak, kendi gayretimizle kazanacağız. Meşhur sözdür, “Hak verilmez, alınır.”

Bir büyük avantajımız var. Yüzde 98,7’si en az üniversite mezunu olan; içinde yüksek lisansı ya da doçent, profesör olan bir grubuz. Bu müthiş bir şey. Türkiye’de hiçbir mağdur grubu, bu denli okumuş bir grup değil. Bu denli entelektüel birikime sahip bir grup değil. Bu grubun çok çok şey yapması lazım aslında. Şu anda yapılanlar bile çok az. Gerçekten, çok net bir öz eleştiri yapmamız lazım.

Sıradan bir grup değilsin ki; seçilmiş, çok nitelikli; bilgisi, tecrübesi olan; entelektüel birikimi olan bir grupsun.

Sen harekete geçmeyeceksin!

Sen bir şey yapmayacaksan,

Kim yapacak?