701 no’lu KHK ile ihraç edildim. Polis memuruydum. Maraş’ta ihraç oldum. 10 yıl Özel Harekatta çalıştım. Bingöl ve Tunceli Özel Harekat Daire Başkanlığı’nda görevler yaptım. 26 Nisan 2017’de “Garson” adlı şahsın fişlemesiyle, ilk önce açığa alındım. KHK ların ve OHAL’in bitmesine 1 hafta kala ihraç edildim. Fişlemeye dayanarak ihraç edildim.
İhraç edildikten sonra, daha önce benimle beraber olan meslektaşlarım ne telefonla aradılar ne de gördükleri zaman selam verdiler. Selam vermeyi bıraktılar. Toplumdan dışlandığımı hissettim. Bu süreçte ailemin bana büyük katkısı oldu, özellikle eşim. Ben ihraç edildiğimi öğrendiğimde köyde idim. Tabii ailemle paylaştım. Ailem bana destek oldu. Migren var bende, migren atağı başladı. 3 gün boyunca ne kadar ilaç kullandıysam geçmedi. Hastaneye gittim, iğne oldum yine de geçmedi. 3 gün boyunca başım çok şiddetli şekilde ağrıdı.
Terörle mücadele eden bir şubede, Özel Harekatta çalışıyordum. Şu anda devlet tarafından bana hain damgası, terörist damgası vuruldu. Özellikle bunu kaldıramıyorum. Solcu kesim bize devlet tarafından öcü gibi gösterildi. Düşman gibi gösterildi. Öyle algılamamız sağlandı. Şu anda onlarla beraber hakkımı aramaya çalışıyorum. Hukukun yeniden Türkiye’ye gelmesi için çaba sarf ediyoruz. Beraber toplantılara katılıyoruz. Maraş’ta platform kurduk. Orada mücadele ediyoruz. İnsan Hakları Derneği bünyesinde. İnsan Hakları Derneği’ni de bize öcü olarak gösterdiler. Özellikle sağ kesime.
Milliyetçi-muhafazakar bir aileden geliyorum. Öyleyim. İmam Hatip Lisesi mezunuyum.Dini de iyi biliyorum. Şu anda din adına yapılan her şeyin sahte ve yanlış olduğunu görüyorum.
Babamın tarlalarında, köyümde çiftçilik yapıyorum. Oradan gelen gelirle geçiniyorum. Bu şekilde hayatımı idame ettirmeye çalışıyorum. Toprak iyi geliyor. Psikolojik olarak bana çok katkısı oluyor. Kaçış noktam benim. Toprakla uğraşınca kurtuluyorum bu düşüncelerden. Tek düşüncem toprak oluyor, üretim oluyor. Üretmek güzel bir şeymiş. Bunu öğrendim. Gerçekten üretim güzel bir şeymiş. Bana iyi geliyor. Beni rehabilitate ediyor. Psikolojime de çok iyi geliyor. Sinir ve stresim kalmıyor.
Ben köyümde ilk memur olan kişiydim. Köyümüz ufak, 150 haneli bir köy. Hepimiz akrabayız birbirimizle. Herkes beni tanıyor. Köyümde benim yardımcı olmadığım, destek olmadığım hiç kimse yok. Köylü beni biliyor; nasıl bir kişi olduğumu, karakterimi hepsini biliyor. Darbe yapmayacağımı, hain damgasına layık olmadığımı, terörist olmadığımı biliyorlar. Ama yine de pozitif bir şey yapmıyorlar. Nasıl diyeyim? Bize bu zulmü reva gören, “ağaç kabuğu yesin” diyen insanların partisine oy vermeye devam ettiler. Bu kırıcı bir şey. Bunu insanların yüzüne direkt söylemiyorum. Ama içimde bir uhde, bir yara. Yüzüme “haklısın” dedikleri halde, diğer tarafta bana haksızlık yapan celladıma oy vermeleri. Bu çok insanın ağrına gidiyor.
Umutluyum, biz kazanacağız. Bunun sürdürülebilir bir şey olmadığını biliyordum. Ne kadar sürdürebilirler? İmam hatip mezunuyum. Allah’a nasıl inanıyorsam, tekrar döneceğime de öyle inanıyorum. Ben 10 yıl diyorum. Belki daha da fazla sürer, ama sonuçta biz kazanacağız. Bu hain damgasından kurtulacağım. Terörist damgasından kurtulacağım ve işime iade olacağım.
Korkmuyorum. Bir yazı okumuştum, “Ölümü öldürmek”. Ben ölümü öldüreli çok oldu. Ölümden korkmuyorum. Kesinlikle. Çünkü eninde sonunda varacağımız yerin ölüm olduğunu biliyorum. Bildiği bir şeyden insan korkmamalı, korkmuyorum. Ve bir gün kazanacağız. Biz kazanacağız. İşlerimize iade edileceğiz. Bize bu zulmü reva görenler, bu zulmü destekleyenler utanacaklar. Bundan eminim.
Çok değişim oldu. Müthiş bir değişim oldu. Ben imam hatip mezunuyum. Sağ taraftan geliyorum. Muhafazakar bir kesimden geliyorum. Benim babam hacı, amcalarım hepsi hacı. Hacca gittiler. Hepsi beş vakit abdestli namazlı. Dine veya o tarafa bakış açım çok farklılaştı, değişti. Benim için şu anda ahlaklı olsun, gerisi önemli değil. Ahlaksız Müslümandan ise, ahlaklı ateisti tercih ederim. Şu anda ben bunu diyorum. Bir söz var, “Zulüm bizden ise ben bizden değilim.” İsrail’de ölen bir gazetecinin sözü. Çok hoşuma gidiyor.
Ben her zaman vicdanlı ve merhametli idim. İlk İstanbul Bayrampaşa Çevik Kuvvette başladım. Orada işimiz; gösteri, eylemler, maçlar… Oralara gidiyorduk. Zulüm sağ taraftan geldiğin zaman, şunu düşünüyordum, “zulüm bizdense vardır bir sebebi.” Şimdi bunun öyle olmadığını gördüm. Zulmü kesinlikle reddediyorum. İnsana karşı yapılan en küçük bir küçük düşürücü hareketi bile reddediyorum. Şu anda insanlığın yanındayım. İnsan olanın, erdemli olanın yanındayım.
Onlar yanlış düşünüyorlar! Şöyle ki; ben hayatıma baktığım zaman, devlet beni hep yönlendirmiş. Bu arada, ben askerdeyken, imam hatip mezunu olduğum için Isparta Dağ Komando Okulu na gittim. Lise mezunlarını Eğirdir’e gönderdiler, imam hatipliyim diye beni almadılar. Devlet buna beni layık görmedi. Çavuş talimine layık görmedi. Orada bir dışlandık. 28 Şubat döneminde. Şimdi özel harekatta veya polis olanları birebir anlıyorum. Çünkü onlarla beraber 18 yılımı geçirdim.
Onların fikrini, düşüncesini veya onlara pompalanan fikri biliyorum, anlıyorum. Ama sorgulamalılar, görmeliler. Gerçekleri görmeliler, okumalılar. Sadece kendi tarafından değil, her türlü şeyi. Okusunlar, öğrensinler, sorgulasınlar. Özellikle sorgulasınlar, “Biz neden bunu yapıyoruz?” Kendilerine verilen emir, “Doğru mu, yanlış mı?” Bize Polis Okulunda iken öğrettiler, “Kanunsuz emir”. Polis okulunda anayasa ve hukuk okuduk. İstanbul’a gittiğimde baktık hiçbirine uymuyoruz.
Bende çok acayip bir etkisi oldu. Okulda öğretilen teori ile karşılaştığın şeyler hiç birbirine uymuyor.