Ben 1994’te Kayseri’ye geldim, eşimle beraber. Bina görevlisi olarak o günden bugüne dek çalışıyorum. Bu arada, benim sigorta primim tamamlandığı halde emekli olamadım. Yaşa takıldım. Şu anda emeklilik yaşı bekliyorum. Bu şartların içinde.

Şu sebeplerden köyden geldik. Köyde geçimimiz iyi değildi. Tarla, mal veya babadan anadan kalan bir şeyimiz yoktu. Bilek gücüyle, alın teriyle çalışıp kazanmak için, büyük şehir diye, Kayseri’ye geldik. Burada çocuklarımızın geleceği iyi olsun istedik. Rezilliği biz çektik çocuklarımız çekmesin diye geldik.

İki çocuğumuz var. Okuttuk. Devlette okumaya verdik. Askeri lisede okudu. Kara Harp Okulu ‘nda okudu. Daha sonra Kara Havacılığa gitti. 15 Temmuz olayından dolayı da görevinden aldılar. Ne sebepten olduğunu tam olarak bilemiyoruz. Çünkü ben çocuğumdan eminim. Zor şartlarda bu evde yaşıyoruz. Diğer küçük çocuğum da okuyor. O da İzmir’de okuyor. O da yurtta kalıyor. İkisinin sıkıntısı bize zaten yetiyor da artıyor.

O gece komutanlar “sizin bugün dersi̇ni̇z var, gece uçuşunuz var” diyerek çağırıyorlar. Gazinoya 40-50 kişiyi topluyorlar. Sabah saat 6:30’a kadar orada tutmuşlar. Nizamiye’ye dahi göndermemişler. Sabah zaten olayın seyri değiştiğinden dolayı gidebilirsiniz demişler. Hepsi bu…öğrenci, kursiyer.

– Ne ile suçlanıyor?

Darbeye yardım ve yataklıktan suçlanıyor. Dosyasında herhangi bir durum  bulamadıkları için, darbeye yardım ve yataklıktan ceza verdiler.

– Ne kadar verdiler?

12 yıl 6 ay. Dosya şu anda istinafta. Ne geleceğini de bilemiyoruz. Bu olaylar olduğunda 23 yaşındaydı. Şu an 26 yaşında. Türkiye vatandaşı olarak adaletten bir beklentim yok. Ciddi bir şekilde beklentim yok. Adalet geniş bir şekilde yayılmıyor tabana. Benim bir vatandaş olarak görüşüm bu. Adaletin düzeltilmesini bekliyorum büyüklerden. Devlet yetkililerinden adaletin herkese eşit şekilde dağılmasını istiyorum.

Şu yanlış anlaşılmasın. Çocuğum içeride yatıyor diye değil. Bugün adaletin, daha önceki dönemlerden daha sıkıntılı olduğunu düşündüğüm için söylüyorum. 80’li, 90’lı yılların adaletinin durumuna düştüler. Ben bu sebepten adaletin düzelmesini istiyorum.

Ayda bir kez gidebiliyorum. Maddi olarak sıkıntım olduğu için, ayda bir sefer gidip gelebiliyorum. Yalnız orada da sıkıntı yaşıyoruz. Hadi ben erkek olarak, o sıkıntılara göğüs gerebiliyorum. Bir şey demiyorum. Ama hanıma, annesine sıkıntı çıkarıyorlar. Ciddi sıkıntılar oluyor. Adalet Bakanlığı’ndan bunların  düzeltilmesini, bayan kesiminde böyle sıkıntıların giderilmesini bekliyorum.

Çocuğumla görüştüğümde çok duygusal bir an yaşıyorum. Onu gördüğümde dünyaya tekrar doğdum sanıyorum. Öyle söyleyeyim. Vardığımda yavrum deyip sarıldığımda tekrar doğdum sanıyorum. Bu acı içinde yaşayarak gidiyorum.

Bir şey yok. Ağırıma gidiyor. Hiç bir şey yok. Adım gibi eminim.

Annesi temizlik işine gidiyor. Eğer temizlik işine gitmemiş olsa geçinmek mümkün değil. Bunu özellikle yetkililerin iyi anlayıp, konuya eğilmelerini istiyoruz. Fakat bilmiyorum, bir yerden bir destek hiç çıkmıyor. Asgari ücretle çalışanlar, fabrikada çalışanlar mesela. Bunlar için ne maddi ne siyasi olarak, ciddi bir çalışma yaptıklarını göremiyorum.

Çok ağlıyorum, her gün ağlıyorum. Şu saçlar niye ağardı benim? Babamın saçları 60 yaşından sonra ağardı. Ben daha 50 yaşındayım. Bembeyaz sakal. Niye bembeyaz oldu? Son dört sene içinde oldu hepsi.

Büyük oğlumu okutma şartlarımız çok zordu. Yeni geldiğimiz zamanlardı. İstediği dershaneye veremedik. O zamanın şartlarında. Şimdi dershane yok. O zaman dershaneye gidemedi. Allah o okulu kısmet etti.

Çocuk ben askeriye okuyacağım diye beni zorladı. Hatta burada Baldöktü Anadolu Lisesini kazandı. Dedim ki “oğlum bak, senin burada okulun, gitme uzaklara.” “-Baba asker olacağım, komutan olacağım” dedi. Kendi arzusu üzerine gitti. Hatta kolunu kırdı. Bana kızdı. Bir yerden atladı, düştü kolunu kırdı. İlk senesinde kolu kırık vaziyette okula gitti. Askeri lisenin ilk senesi. O kadar istekle gitti.

Küçük de burada başladı okula. İkisi bir arada bizi zorladı okurken. Annesi temizlik işleri yapmasaydı, mümkün değil yetişemezdik.

Bizim geçimimiz asgari ücret ile. Bina görevlisi olarak. Bize verilen hak 2500 lira. Çocuğumun birisi içeride yatıyor. Birisi İzmir’de okuyor. İkisine de harçlık gönderebilmek için, geceleri mesai bittikten sonra ek iş bulabilirsem çalışıyorum. Bulabilirsem eğer. Yani her zaman bulunmuyor. Bulabilirsem çalışıyorum. Annesi de bulabilirse temizlik işine çıkıyor. Bu şekilde geçiniyoruz.

Sağ olsunlar bazı hayırsever komşular, ufak tefek yardımda bulunuyorlar. Örneğin ayakkabı, kazak, gömlek, mintan gibi şeyler. Yardımcı oluyorlar. Biz bu şekilde geçinmeye çalışıyoruz. Bu şekilde okuttum. Devletimizi, vatanımızı, bayrağımızı, ezanımı canımdan daha önde seven bir insanım. Ben bunu düşünerek şu anda yaşıyorum. Beni bu duruma düşürdükleri halde bile, canımı vatanıma set olarak koyarım düşmanın karşısına. Ben vatanımdan bir çakıl taşı vermemek için, set olarak vücudumu koyarım. Ben buyum, bu şekilde yaşıyorum. Bu şekilde çocuklarımı okutmaya çalıştım.

Köyden geldik buraya? Çocukları okutmaya. Sonucu da bu oldu.

– Ne oldu teyzeciğim?

Çalışa çalışa okuttum. Emek verdim. Ben okuyamadım, o okusun diye. Sonucu da bu oldu.

– Neydi oğlunuz?

Teğmen, kursiyer teğmen. Ankara’da Kara havacılıkta okuyordu. Kursiyer öğrenciydi. Oradan aldılar. Pilot olacaktı, az kalmıştı zaten. Ben okumadım dedim, çocuğum okusun, çalışsın. Yeter ki ben çalışayım.

– Ne yapıyorsunuz?

Ev temizliği. Cam, kapı, ev temizliği. Tuvaletleri temizle, okut. Sonucu da bu. Adaletin yerini bulmasını bekliyorum. 1O daire de çalışıyorum. İkisine gücüm yetmiyor. Hem ona hem de buna zorlanıyorum. İş yapacak gücüm de kalmadı. Ayda bir görüşüyoruz, zorluklarla görüşüyoruz. Orada bizi rencide ediyorlar.

– Anlatır mısınız ne yaşadığınızı?

Vallahi çok kötüydü bu gidişimiz. Çok kötü sorguluyorlar. Her şeyi inceliyorlar, bakıyorlar. Saatlerce bekletiyorlar. 35 dakika için. Çile çektiriyorlar. Nasıl olunur orada? Elleri buz gibi. Yaşayan bilir. “Ben asker olacağım, okuyacağım.” dedi. “-Oğlum gitme, yapma” dediysem de, “yok” dedi. “Asker olacağım, ben vatan için okuyacağım” dedi. Benim oğlum suçsuz. Benim oğlum ortaokulu bitirdiğinde direk askeri liseye gitti. Orada yetişti. Devletin okulunda okudu bu çocuk. Bir yere gitmedi, gelmedi. Devletin okuluna güvendik. “Devletin okuluna gidip orada okusun, sokakta durmasın.” Bilmiyorum, Allah hayırlısını versin.

Adalet bekliyorum, ne bekleyeyim? İlahi adalet tecelli etsin. O da kurtulsun, ben de kurtulayım rezillikten. Diyeceğim bu kadar. Benim kuzumu çıkarsınlar? Benim kuzumun kabahati de yok, suçu da yok. Ne söyleyeyim adalet bekliyorum. Yavrumun biran önce eve gelmesini istiyorum. O gün benim bayramım olur. Melek yüzlü oğlum gelsin.

Söylediği lafın üzerine söyleyecek bir şeyim yok. Benim çocuğum geldiğinde, anamdan yeniden doğarım. O gün benim bayramım olur.

– Özlüyor musunuz?

Özlemez olur muyum. İnsan çölde suyu nasıl beklerse, acıktığında sofrayı nasıl görmek isterse. Aynen o şekilde, ben de yavrumu yanımda görmek istiyorum.

– Suçu olduğuna inanmıyorsunuz tabii.

Kesinlikle inanmıyorum. Benim çocuğum değil sadece, benim çocuğum gibi olan binlerce insanımız var. Ben inanmıyorum.İftira olduğuna da inanıyorum. Arkadaşlarından ya da askerlerden birisi yalancı şahitlik yapmış. Orada da sıkıntı var. İftiracı, itirafçı.

Allah kimseye evlat acısı vermesin. Adım gibi eminim yavrumdan. Severek, isteyerek gitti. “Gitme kuzum okutamayız” dedim. Oturduğumuz siteden askeriyeye geçip, askerlerin içine karışırdı.

– Allah yardımcınız olsun. Söylemek istediğiniz son bir şey var mı?

Söylemek istediğim; benim durumumda olan bütün ailelerin Cenabı Allah yar ve yardımcısı olsun. İstedikleri mutluluk ve huzura Allah da kavuştursun.